Millet Kütüphanesini nihayet ziyaret edebildim. Yapı daha ilk anda 'milli' mimariye 'öykünüyor' (aman Allah ım daha neler göreceğiz) görünse de diğer fotoğraflarda da görülebileceği gibi Kongre Kütüphanesine ve modern başka bir takım tarzlara da öykündüğü çok bariz haliyle retro desen retro değil, nostaljik hiç değil, bir kitsch örneği olarak öylece durup durmakta.
Mimaride boşlukların oluşturulması, kullanılması asıl icrai sanat alanıdır. Fotoğraflardan da görülebileceği gibi çizgiler, çizgilerin sınırladığı alanlar, alanların atandığı görevler parça parça da olsa ara ara göze hoş gelen görüntüler oluşturuyor. Ancak şunu gizleyecek kadar da güzel değil işte yapı: Bu bina estetik bir nesne olsun diye tasarlanmadı, bu bina bir fonksiyon için tasarlandı. Bu kadar boşluk mimari fotoğraf çekerken iyi, bir 'kütüphane'nin fotoğrafını çekerken kötüdür. Kütüphane kitapla dolu olmalı, okurla dolu olmalı. Bakın bakalım var mı bunlar.
Okurla dolu olmayışını da bi konuşacağız ama şu kitapla dolu olmamayı aradan çıkaralım: 5 milyon kitap gereğinden fazla büyük, amacına muhalif, masraflı bir 'desinler' aracı değil mi? Ya belki çok ortadan girmiş olduk: Bu kütüphane neden gerekli? Amacına uygun bir kullanım için hayatı boyunca 20den fazla kütüphaneye girdiğini sanmadığım bir cumhurbaşkanının aşırı şişik egosunu sığdırabileceği bir hacimden başka nedir burası? Cumhurbaşkanının 'en' takıntısını biliyorsunuzdur: 'en büyük', 'en geniş', 'en birinci'... olmak için köprüler, yollar yaptı; o sektörler yeterince şişince eğitim, kültür vs. yöneldi. 'En büyük' kütüphaneyi de kendisi yaptırmış oldu. da... Ya artık birilerinin şunu anlatması gerekiyor en büyük kütüphane binasını yapmak, en çok kültür üretilen bir dönemin göstergesi olamaz. Bakınız olmuyor da işte:
Sanmayın ki bu cımbızlanmış bir an. Daha bu satırları yazarken bir başka grup başlamıştı bile 'bide beni tek çek' demeye.
Daha ötesinde bu kadar bina yapmanın zat-ı şahanelerinin zihnin de hala nasıl 'ahir zaman, bina, zina' odaklı bir çağrışım yaptırmadığını da anlamış değilim. Bu kısma hasıla olarak diyelim ki 'Sen ülkeyi yazar bolluğundan taşacak hale getir kitapları biz kucağımızda da taşırız.'
Okur boşluğu ise işte zurnanın zırt dediği yer. Kur'an-ı Kerim 'okunup, anlaşılması için' indirilmiştir -ayetle sabittir bu. Peki Cumhurbaşkanı da dahil ülkenin çoğunluğu nasıl okur Kur'an'ı? Anlamayacakları bir dilde. Peki bu kültürün insanları daha kutsal kitaplarını okumazken diğer kitapları neden okusunlar? Tam da böyle bir nokta için vurgulamıştım Cumhurbaşkanının kaç kere kütüphaneye gitmiş olabileceğini. Yani onun şunu söyleyebilecek bir insan olduğunu o kadar bariz bir şekilde hayal edebiliriz ki: 'Alın size bina, alın size kitap, çorba çeşmesinden karnınızı da doyurursunuz. Güzel güzel okuyun şimdi emi? Biz okuyamadık bari siz okuyun'. Bu zihnin 80 milyonluk ülkeyi yönetmesi de bir mesele de ben asıl '5 milyonluk en büyük kütüphane' fikrini ideolojik olarak hala savunulabilir, uygulanabilir gören o danışman tayfasına hayret ediyorum. Yani 'okumamışını' hadi babacanlık çerçevesine oturttuk. Ya bunların okumuşları...? Bunların kitabın geçtiğimiz on bin yılın, matbaanın geçen bin yılın teknolojisi olduğundan haberleri yok mu? 'Bizim medeniyetimiz yükseliyor' der dururlar ya yükselen doğuysa eğer yazılı-batılı kültürün inişe geçtiğini de, sözlü- doğulu kültürün yükseldiğini de bilmeleri gerekmez mi? Bu nasıl 'okumuşluk'? Sözlü kültürün yüzlerce yıldır ilk defa dijital kültür sayesinde yazılı kültür karşısında eski güzel günlerini hatırlatacak bi kaç fırsat bulabildiğini ben mi söyleyeyim bunlara? Peki ya o öykündüğünüz Kongre Kütüphanesini yapan yazılı kültür zihninin şimdi bilgiyi, kaydetmek, iletmek, çoğaltmak ve yaymak için yepyeni bir teknik geliştirdiğini ve o tekniğin çoktaaan bu kütüphaneleri nostaljik, turistik mekanlara dönüştürdüğünü..? Buyrun kıçını dönmüş kendi yoluna giden dünyayla foto çekilmek için buralara gelenlere başka bir açı da ben önereyim:
Bu küçük cihazın içinde yaklaşık 10.000 kitap var. Asıl bunun önünde fotoğraf çekilmeli değil miyiz (zaten niye kütüphanede fotoğraf çekiliyorsak? Yoksa, durun, siz reise bir mesaj mı vermeye çalışıyorsunuz: Sen istediğin kadar yazılı bilgiyi dayat bize, biz burada bile görsel bilgiyi üretir ve tüketiriz, mi demeye çalışıyorsunuz? Yuh. Ne doğru sözmüş: Bu millet söylemez, söylenir. Resmen mırıl mırıl söyleniyorsunuz: 'bizim için burası sadece profillik foti mekanıdır. Biz ne okuyacaz. Bizim reisimiz okumazki bi kere. Okuyan okusun, ben anca onlara gelip 'aferin, okuyun' diye üst perdeden takdir veririm')
Bir hasıla da buraya: ekitabın sorunlarını çözecek adımlar atılmış olsaydı, internetin muadili olarak mesela Türkağ gibi bir ağ kurulmuş olsaydı, bir online sesli kütüphane için buradaki kitapların onda biri kadar kitap sıkı bir tempoda okunsaydı... değil 5, 500 milyonluk bir kütüphaneden bile daha büyük bir hizmet yapılmış olurdu.
Daha ben ne diyim? Bilgimin, fikrimin sadakası olsun, alın şimdi uslu uslu çalışın e mi?
Bu arada sanırım kütüphanenin en çok rağbet gören hizmeti Rosetta Stone 'cep telefonu uygulamasına' ücretsiz erişim imkanı sağlaması ve çorba dağıtılması galiba. İkisine de çok yoğun talep olduğundan hemen tükenmekte . Peki daha millet neyi nasıl desin?
Yorum Gönder