Yes

filmsecimi:

image

Kaldırabileceğimden çok şey gördüm evlenmek için ve ısrarla görmeye devam ediyorum. Biraz cahili olsaydım şu meselelerin daha kolay olabilirdi sanki. Başımda kavak yelleri eserken mesela, -gerçi küçük bir meltem gibiydi daha çok hissettiğim ama olsun- kaldırabileceğim kadar kaldırmışken aklımı, tüm ağırlığı ile tekrar üzerime çökmeden önce bırakabilirdim başımı bir kadının dizlerine belki.

“Biraz cahili olsaydım” sözünden, tuttuğunuz cahilleri evlendirin hemen, 16-17 olduğuna bakmadan, sonucu da çıkıyor tabii burdan. Uzaktan uzağa evliliği ve içten içe yalnızlığı öğrenince iflah olmuyoruz bir daha. Boşuna yükselmiyor ortalama evlilik yaşı. İlahi düzenle belirlenmişken ideal yaş bilmem bu muhalefetimiz neden?

İzlediğim en ilginç filmlerden biriydi. İnsanlığın son umutlarını bağladığı adacıklardan biri benim için Mekke idi, diğeri Küba'dır şimdi belki. Sebebi, yönetmenin  sürgün ruhlara adres olarak göstermek için son nefesini veren İrlandalı komünist bir yaşlı kadına Shakespeare diliyle ismini sayıklatmasıdır kısmen, doğru. Ancak daha önemlisi ilk defa, “vahşi kapitalistlerin” muhalifleri olarak gördüğüm “vahşi komünistlerin” “ekonomik altyapıyı” değil “insani altyapıyı” Sovyetler'i değil Küba'yı önemsemelerine şahit oldum.

Birde doğulu-batılı meselesi var filmde. Kadın bilimci, erkek aşçı, kadın tanrıtanımaz, erkek müslümanmış filmde. Uymayan kadının batı(lı) erkeğin doğu(lu) olması bence ama yönetmenin batılı bir kadın olduğunu hatırlayınca bu da anlamlı oluyor. Kendini “ben onlardan değilim” diye ayıklamaya çalışsa da müzmin oksidentalist zihinler oryantalist ağızları bir araptan duysa da şüpheciliği elden bırakamıyor maalesef.

Düşündümde… Evlilik meselesiyle ilgili çağrışımlar yeterli, Küba merakı orda kalsın. Bir Amerikalı'nın Küba güzellemesini yiyecek kadar da cahil değilim sanırım.

Fatih Özdemir

Ne Düşünüyorsunuz Bu Konuda:

Daha yeni Daha eski