Kendi Acılarını Kendin Çekmelisin

Uzun bir süre sıkıntıya düçar olunca insan niçevari bi düşünceyle doluyor: öldürmeyen şey güçlendirir. Bu düşüncenin ölümü kategorik olarak kötü kabul etmesi bir sorundur ama bu bir yana, güçlenmenin de iyi olduğu varsayımı nedeniyle bir süre sonra bir üst bağlama geçip acısız bir hayatın boşluğu fikrine ulaşıyoruz. Çünkü sonrasında hayat daha kolay gelir insana. Uzakdoğulular buna karma der. Öyleyse acılarla büyüttüğümüz sermayemizi rahatlık anlarında tüketiyoruz demektir, yani acı iyi rahatlık kötüdür. Çünkü gelişme bitmiş inişe geçmişiz demektir. Gelişim aynı hızla devam etse öldürecek seviyeye ulaşsa yani dersimizi almış bir şekilde noktalayacağız hayatımızı demekki. Negatif kabul ettiklerimizde ne pozitiflikler çıkıyor karşımıza: “sizin hayır gördüklerinizde şerler, şer gördüklerinizde hayır vardır. Allah bilir siz bilmezsiniz.”

Bu düşünceler gökten zenbille inmedi hayatıma. Bir hayat yaşıyoruz ve birşeyler öğreniyoruz. Hikayeyi anlatmanın bir faydası olsa… Ders alınmıyor başkalarının hikayelerinden kolay kolay. Yüzleşemiyor insan kendi karanlığı ile hemencecik. En fazla yargılamak için kullanıyoruz hikayeleri, hikaye sahiplerini. Güzel bir kızılderili sözü: birini yargılamak için onun çizmeleriyle 3 ay yürü. Çoğu zaman kendi çizmelerimizle bile 3 ay yürümüyoruz. Kendi hayatımızı bile 3 aylığına aydınlığıyla karanlığıyla kabullenip yaşamıyoruz. Kimin umurunda başkasının hayatı için 3 aylık empati yapmak. Gelişimimiz kendi hayatımızı acılarla donatmaktan geçiyor dedik ya, boşverin benim hikayemi, gidin kendi acılarınız çekin

Ne Düşünüyorsunuz Bu Konuda:

Daha yeni Daha eski