Ida soruyor o sert soruyu hayat(arkadaşı adayın)a: “Ya sonra?”…
Sert, çünkü soru işaretini bir duvar gibi koyar tüm hayallerin önüne. Olay seviyesinde, bir adım sonrasına, cevap vererek geçilebileceğini bilirsin ama o soru işareti artık takılmıştır hayalin bir yerlerine ve koca bir yükle ilerletmeye çalışırsın hayalini. Hep hissedersin, bir keyif cigaralık molayla bile düşen ivmen nedeniyle, olanca ağırlığını üzerinde: “Ya sonra?”
Bu merak eden bir soru işareti değildir. Bu bilen ve senin bildiğini de sana hatırlatmaya çalışan, görmezden geldirmemeye yeminliymiş gibi davranan askıntı bir soru işaretidir: “Ya sonra?”
Ida, teyzesinin tavsiyesi üzerine ve sonradan biraz da günah düşüncelerin günah fiiller haline gelişiyle, hayatın tadının çıkacağını öğrenince, bununla hesaplaşıp hazır hissetmeyişini aşmak için, teyzesinden öğrendiğince “hayatı yaşamaya” başlıyor. Dağılmıyor Ida, kaptırmıyor kendini, sırma rengindeki pislik dünyaya. Kenardan kenardan bi kaç parmak çalıyor sadece. Sigara, içki, dans, müzik ve cinsellik… Artık hiçbirşey yaşamamış Ida değildir ya işte orada soruyor Ida “Ya sonra?”
Hayatın temsilcisi ya da şeytanın avukatı ya da…(mim): Delikanlı cevaplıyor “Gezip tozmak, bir köpek, bi kaç çocuk, evlilik…”. Delikanlı, “duygulara hitap eden” ama gerçeğe muhatap olamamış bir toylukla bu cevabı verse de Ida “hayat"la muhatap olamasa da gerçeğe hitaben soruyor yine “Ya sonra?”
Olaylar penceresinden bakınca “duygulara hitap eden bir erkeğin” pembe panjurlu ev hayalleri ile devam etmesi beklenirdi ama yönetmen belki fazla dürüstlükten belki dramatik etkiyi artırmak için “Her zamanki sorunlar, hayat işte” dedirtiyor. Belki de sırf bu yüzden (mim)…rahmani bir dokunuş olarak da görebiliriz bu delikanlıyı.
Olayları bir kenara bırakıp hayallerin ana fikrini “Ya sonra?"ya tabi kıldığımızda ise verilebilecek tek cevap var: Ölüm. Yönetmenin bir diyalogla söyletmeden ama teyzenin intiharı ile etkili bir şekilde verdiği bir cevaptır bu aslında, filmde. "Ya sonra?"ya verecek olaylı bir cevabınız yoksa "hayat” bitiyor demek ki. Gerçek? Orada bir yerde ulaşılmamış olarak bekliyor hala. Bu yol, yol değil yani.
Daha bir gün önce yoldaşlarının samimiyetsiz ama resmi bir törenle gömdüğü, “halk düşmanlarının” eski azılı düşmanı, hayatı ön sıralarda yaşamış Kızıl Wanda'dan da görmüştür bu sonu ya Ida, belki rahmani bir dokunuşla attığı bu hızlı hayat turundan, tövbe edecek günahlarıyla birlikte ölümün de ötesine yürümek üzere yola çıkar. Hayal katili “Ya sonra?"nın vadesi buraya kadardır işte. Sonrası..?
Teknik anlamda etkileyici bulduğum bir yönüyle bitiriyorum: Kadrajda düşünülecek geniş boşluklar bırakmış yönetmen. Kesinlikle etkileyici bir yöntem. Aparma ve abartılı bir şekilde NBC'nin de bol kullandığı zamansal düşünme boşluklarını yönetmen Pawel Pawlikowski kadraj boşluklarıyla yeni bir boyuta taşımış. Doğrusu "ben buldum” diye yerli yersiz heryerde kullanacağını beklerken gayet yerinde kullandığını da görmüş olmak insana “üzerine biraz kafa yorulmuş bu tekniğin belli ki” dedirtiyor. Sevdiğim bir sözdür: “Orada düşünecek yeterince yer yok”. Burada kasıt mimari anlamda mekansal boşluklar. Film de ise kadraj tıka basa doldurulmayarak hatta oyuncuların alanlarından bile tasarruf edilerek oluşturulmuş bu boşluklar. Filmi izlerken bu boşluklar gözün dalıp gitmesi için güzel. Hem gözü filmden koparmıyor hem düşünecek alan bırakıyor.
Filmde neyin eksik olduğuna dair, dikkatimi çeken birşey bulamasam da, oluşan küçük bir his haricinde, büyük bir soruyla çok temiz yüzleşilmiş. Teknik güzel, hikaye güzel, Ida'nın büyük gözleri ilginç… Hasılı, gerçekten güzel film
Yorum Gönder