bi kaç bin kitaplık bir kütüphane ile başbaşa büyümekle başladı süreç. önceleri sadece minik anarşik eylemlerin ve çocuksu vandalizmin nesnesi olan kitaplar, zamanla, artan yalvarmalar ve gizli gizli yenen tıpıştırmalar sayesinde geçici olarak yakalarını kurtardılar. okuma yazmayı öğreten “en güzel insan” örneği fevzi öğretmenin beyin yıkamasıyla zuhur eden “yerde görülen bir gazete parçasına bile ayağıyla çevirip bi göz atma” ihtiyacı nedeniyle bilmenin keyfi ile tanışılır:
real `youngphilosopher`: “küçük emrah ceylan ile evleniyormuş”
küçük `cırbağa`: “sen nerden biliyorsun?”
ryp: “gazeteden okudum”
kc: “hani, getir bende bakayım”
ryp:“yoldaki gazete parçasını ayağımla çevirdim okudum” (yaş altı irtifa altıbin)
kc: ???
`ateş sana kim üfledi`. sonraki 13 senenin özeti, okumak, hemde deliler gibi… uykudan, yemekten, yürümekten, tuvaletten, derslerden çalınan zamanla bazen günün 24 saati okumak… gece yorgan altında el feneriyle okurken engellenemeyen ağlama, gülme seslerinden korkmaya başlayan büyüklerin azarlarına, nasihatlerine, okuyup üflemelerine rağmen okumak…. sonrası biriken kitaplar… yetmeyen harçlıklar ve işgal ettikleri büyük alan nedeniyle çuval çuval ikinci el kitapçının yoluna düşen kitaplar. “sonra yeni baskısını alırım, eksik ciltleriyle birlikte yeniden bulurum, çocuğum olunca hepsini onun için satın alırım” diye içten içe verilen sözlerle çok vahşi bir budama: yaklaşık 3 bin kitap… kısa bir aradan, biraz depresif bir dönemin ardından sonra girilen yeni dönem: akademik okuma. üniversitelerde var olan her bölüme iç geçirme, hayaller kurma, verilen dersleri, okutulan kitapları tahmin etmeye çalışma… evliya çelebi nin duası gibi bir iç çekiş anında edilen duanın kabul olması: “aslında bi kaç bölüm okumak lazım. keşke okuyabilsem”. hala devam eden 13 yıllık yeni dönem. bi türlü geçit vermeyen öss barajı küçük taşmalarla aşılmaya çalışılırken (önlisans, ikinci öğretim, açıköğretim vs.) alınan kitaplar da kütüphaneye dönüşme azmiyle birikir birikir birikir… ne çare okuma hızı düşmüştür. kütüphane ile birlikte okuyamama azabı da büyür. 800 doz ızdıraba ulaşınca artık kitapçılara girmekten bile imtina edilir. sonuç, kütüphanenin veritabanını oluşturarak programcılık denemeleri için kullanır hale gelmek ve yeni kitaplar için kütüphane evliliğine bel bağlamak. (çapkınlığı ele veren `swh`) bahadan geliyor (bkz: işte bu bizim hikayemiz) ayriyyeten (bkz: sözlük bana kütüphane bul lan…)
Yorum Gönder